1 Ocak 2008 Salı

verem ne gibi şikayetlere yol açar

Bazı hastalarda, akciğerlerde belirgin hastalık olmasına rağmen herhangi bir şikayet bulunmayabilir ya da ancak dikkatli bir sorgulama ile hastanın önem vermediği şikayetler tespit edilebilir. Risk gruplarına ya da diğer gruplara yapılan tarama amaçlı röntgen çekimlerinde bu durum görülmektedir. Hastalar kendilerini gerek bedensel ve gerekse ruhsal olarak yorgun hissedebilirler. Az veya çok iştahsızlık ve zayıflama bulunabilir. Göğüs ağrısı sık değildir. Hafif egzersizle terlerler, hastalığın yaygınlığı nispetinde terleme artar ve genellikle geceleri görülür. Hastaların en sık şikayeti öksürüktür, balgamlı ya da kuru öksürük şeklinde olabilir. Öksürüğün sıklığı hastalığın şiddeti ve yaygınlığı ile orantılı değildir. Balgam beyaz-sarı renkte seröz veya iltihaplı vasıfta olabilir. Genellikle akşam saatlerinde ve gece görülen hafif ateş görülebilir. Yaygın hastalığı olanlarda 38-40 dereceye kadar yükselen ateş izlenebilir.Kanlı balgam veya sadece ağızdan kan gelmesi şeklinde şikayetler tüberkülozun başlangıç şikayetlerini oluşturabileceği gibi, daha ziyade yaygın ve özellikle kronik kavite olarak adlandırılan yaralar içeren kronik hastalığı bulunan kişilerde görülür.Tüberkülozda kanama olması her zaman için hastalığın aktif olduğu anlamını taşımaz, geçirilmiş ve sekel kalmış inaktif tüberküloz olgularında ve geçirilmiş tüberkülozun sebep olduğu kalıcı solunum yolları genişlemelerinde (bronşektazi) de kanama görülebilir. Bazen tüberküloza bağlı olarak kadınlarda menstrüel bozukluklar ve adet kesilmeleri görülebilir.

veremin risk faktörleri

Erken endüstrileşme ve şehirleşme, yetersiz sağlık ve barınma koşullarına sahip kalabalık alanlarda yaşama hastalığın bulaşması için uygun ortamları oluşturur. Şehirlerde tüberküloz oranları kırsal bölgelere oranla daha fazladır. Büyük şehirlerin gecekondu bölgelerinde yoksul ve yeterli beslenemeyen kişilerin kalabalık ortamlarda yaşamaları bulaşmanın ve hastalık oranlarının yüksek kalmasına neden olmaktadır.Sosyoekonomik seviye ile tüberkülozun görülmesi arasında ters bir ilişki vardır, ancak bunun yanı sıra ırk farklılıkları, ortamın kalabalık olması ve sağlık hizmetlerinin düzeyi gibi başka birçok faktör de hastalığın sıklığı üzerinde etkili olmaktadır. Hapishanelerde tüberküloz sıklığının yüksek olması, bu faktörlerin çoğunun bir arada olmasına bağlıdır.Yapılan bir çalışmada, kan grubu 0 olan kişilerin tüberküloza nispeten dirençli oldukları, kan grubu AB olanlarda ise tüberküloz gelişme riskinin arttığı gösterilmiştir. Alkoliklerde tüberküloz gelişme riski genel nüfustan 10 kat fazla olduğu gösterilmiştir. Kronik hastaların bakın gördüğü akıl hastaneleri ve bakım evlerindeki hastaların tüberküloza yakalanma riski genel nüfustan 10 kat fazladır.Yüksek tüberküloz riski ile ilişkili diğer faktörler diabetes mellitus, lenfoma, bunama ile seyreden tüm hastalıklar, mide ameliyatı geçirilmiş olması, kanser, silikozis ve immünosüpresif tedavidir. Ancak günümüzde en güçlü risk faktörü AIDS hastalığıdır.

verem nasıl bulaşır

Verem solunum yolu ile bulaşan bir hastalıktır. Akciğer veremi olan bir kişinin öksürme, aksırma ve konuşma sırasında havaya saçtığı mikropların sağlam kişiler tarafından solunum yolu ile alınmasıyla bulaşır. Şeker hastaları, mide ameliyatı ve böbrek transplantasyonu geçirenler, aşırı alkol alanlar, ağır işlerde çalışanlar, kortikosteroid ve immunosupresif dediğimiz ilaçları kullananlar hastalığa daha kolay yakalanabilmektedirler. Bu mikroplar, mikrobu almış olan kişide vücut direncinin azaldığı herhangi bir dönemde hastalık yapabilir. Tüberküloz mikrobunu alanların bir kısmında hastalık ortaya çıkar, bir kısmı ise hayatı boyunca hasta olmayabilir. Verem kalıtımsal (irsi) bir hastalık değildir. Ancak ailede veremli bir kişi olduğunda hastalığın en kolay bulaşabileceği kişiler çocuklardır. Tüberkülozlu hasta ile aynı evde yaşayan kişiler ve küçük bir işyerinde birlikte çalıştığı iş arkadaşları bulaştırıcılıkta en fazla risk altındadırlar. Ailede bir kişi verem hastalığı tanısı almışsa aynı evdeki tüm aile bireylerinin tetkik için verem savaş dispanserine başvurması gerekmektedir. Balgamında mikrop bulunan bir tüberküloz hastasının düzenli olarak tedavi gördüğünde 20 gün sonra yakınlarına hastalık bulaştırma riski kaybolur. Günlük kullanılan eşyalarla (havlu,tarak,bardak vb.) tüberküloz bulaşmaz.

Verem aşısı

1998-99 yılına kadar doğumdan hemen sonra veya ilk 1-2 gün içersinde yapılmaktaydı. Bunun sık olarak yan etkilere yol açması nedeniyle artık bebek 60 günlük olduktan sonra yapılmaktadır.
Standart olarak sol omuz başına cilt içi enjeksiyon şeklinde yapılır. Aşı yapılırken kısa bir süre sonra kaybolan bir kabartı oluşmalıdır. Bu böcek-sinek ısırığı gibi bir kabartıdır, iğnenin doğru olarak cilt içi yapıldığını gösterir. 5-10 dakika içersinde kaybolur.
Aşı yeri ilk gün ellenmemeli ve yıkanmamalıdır. Ateş gibi yan etkilere pek yol açmaz. Aşıdan yaklaşık bir ay kadar sonra aşı yerinde önceleri bir sertlik, daha sonrası küçük bir sivilceye benzer kızarıklık olur. Bu sivilce yavaş seyirle kabuk oluşturur ve sonra da bir iz bırakarak iyileşir. Bilinmesi gereken şey bu sivilce oluşumu ve iyileşmesi aylar süren bir sürede gerçekleşeceğidir fakat bir yakınmaya yol açmayacağıdır.
Yapılan aşı her zaman bu şekilde seyretmeyebilir. Bazen aşının yapılmasının üzerinden birkaç ay geçmesine karşın bu değişikliklerin hiç birisi olmaz. Bu durumda aşı tutmamış olabilir, test yapılıp, gerçekten tutmamış ise aşı tekrarlanır. Bazen de tam tersi bir durumla aşı küçük bir sivilce değil, kocaman bir çıban haline gelip, koltuk altı, boyun bölgelerinde bezeler ( Lenfadenopati) yapar. Bu durumda da doktor tarafından gereken takip ve tedavi yapılmalıdır.
Normal koşullarda aşı bebek 4 aylık olana kadar yapılmalıdır, eğer bu süre geçirilmişse önce PPD testi yapılmalı, bunun sonucuna göre aşı yapılmalıdır. Bu testin yapılma sebebi bebeğin aşısız geçirdiği süre içersinde verem mikrobunu alıp almadığının kontrol edilmesidir.
Aşının etkinliği 5 yıl kadardır ve 5 senede bir doz tekrar yapılmalıdır. Ülkemizde genellikle ilkokul 1. ve 5. sınıflarda yapılmaktadır. Maalesef pratikte bir çok okula aşılama için gidilememesi sebebiyle aşılamalar eksik kalmaktadır. Hele Lise yıllarındaki aşılar neredeyse hiç yapılmamaktadır.Verem (tüberküloz) insanlığın en eski hastalıklarından birisidir. Tüberkülozla ilgili bilinen en eski tıbbi kayıt, milattan bin yıl kadar öncesinde yaşamış Çinli bilim adamı Huang Ti Nei-Ching'e aittir. Arkeolojik araştırmalada bulunan, binlerce yıl öncesine ait insan iskeletlerinde, tüberküloza bağlı değişiklikler tespit edilmiştir. Bu saptamanın ilk örneği 1908 yılında Smith ve Ruffer tarafından Mısır'da ortaya çıkarılan 3000 yıllık mumyada tespit edilen omurga tüberkülozudur. Verem hastalığına neden olan mikrobu ilk kez tanımlayan araştırıcı Dr. Robert Koch'tur. Bin sekiz yüzlü senelerin ikinci yarısında yaşamış olan ünlü bilim adamının balgamdan elde ettiği ve tüberkülin adını verdiği süzüntü, günümüzde halen verem hastalığının teşhisinde "PPD" deri testi olarak kullanılmaktadır. Aradan geçen yıllar içinde hastalığın tanı yöntemleri ve tedavisi konusunda çok büyük ilerlemeler olmasına rağmen tüberküloz, bugün gelmiş olduğumuz noktada hala bir halk sağlığı sorunu olarak önemini korumaktadır. Hatta son yıllarda verem vakalarında belirgin bir artış meydana gelmiştir.Tüberküloz, özellikle akciğeri tutan, ancak vücudun hemen her organına yerleşebilen, sinsi seyirli bir infeksiyon hastalığıdır. Hastalığa neden olan etken Mikobakterium adlı mikroptur. Sıklıkla solunum yoluyla bulaşır. Çocuklarda %90 oranında akciğerlere yerleşir. Ayrıca ağız içi, bademcikler, barsaklar ve deriye yerleşmesi de söz konusu olabilir. Hastalık bulaştıktan 6 hafta kadar sonra ilk belirtiler görülmeye başlar. 38º C civarında ateş, halsizlik, iştahsızlık, hafif öksürük, bazan eklem ağrısı görülür. Kuşkusuz bu belirtiler sadece verem hastalığında görülmez. Çekilen akciğer röntgeninde şişmiş lenf bezelerinin tespiti öncelikle verem hastalığını düşündürür.Tedavi edilmeyen akciğer veremi ilerler; akciğer zarını, iç organları, kemikleri ve nihayet beyin zarlarını tutarak menenjit sonucu ölüme yol açabilir. Tüberküloz hastalığının tanısı zor, tedavisi uzun süreli, pahalı ve zahmetlidir. Tüberküloz menejitte geç tanı konulan çocuklarda tedaviye rağmen ölüm ya da ağır sakatlıklar kaçınılmaz olabilmektedir. Yine her hastalıkta olduğu gibi verem hastalığından korunma da hastalığın tedavisinden çok daha kolaydır.Verem aşısı (BCG), tüberküloz mikroplarına karşı yüksek derecede koruma gücüne sahip bir aşıdır. Bebek 1 veya 2 aylık olduğunda sol omuzdan deri içine yapılır. Uygulandıktan sonra oluşan beyazlık yarım saat içinde kaybolur. Birkaç hafta içinde yara oluşur, sekizinci haftada kabuklanır.Doğumdan sonraki 3 ay içinde herhangi bir araştırmaya gerek olmaksızın BCG aşısı yapılabilir. Ancak üç aydan büyük çocuklara PPD testi yapılıp negatif bulunduğu taktirde aşı uygulanır. Test pozitif bulunursa bebek, ileri araştırma, kesin tanı ve tedavi için takibe alınır. Sağlıklı bireylere uygulanan aşının koruma süresi yaklaşık 5 yıl olduğundan ilkokul 1. sınıfta verem aşısı tekrarlanmalıdır

verem tedavisi

Gerekli olan tedavi türü, kişinin verem mikrobu taşıması ya da verem hastası olup olmadığına bağlı olarak değişecektir. Verem hastalığı ve bazı verem mikrobu bulaşması vakaları ilaçla tedavi edilmektedir. Veremin tedavisinde modern ilaçlar çok etkilidir. Birçok kişi düzenli olarak büyük kamu hastanelerinde, verem savaş dispanserlerinde ayakta tedavi yöntemiyle ya da uzman doktora giderek tedavi görebilirler. Verem hastalığının geçmesi için, kişinin en az altı ay ilaç kullanması gerekir. Bununla beraber, bazı vakalarda bu süre daha uzun olabilir. Verem ilaçlarının düzenli olarak alınmaması ya da verilen ilaçların bitirilmemesi halinde, hastalık yeniden ortaya çıkabilir ve bu kez tedavi etmek daha da güç olabilir. Bu nedenle, iyileşmek için kişinin ilaçlarını düzenli olarak kullanması ve tüm tedavi setini bitirmesi gerekir. Aile bireylerinin herhangi birisinin verem olması halinde, ailenin geri kalan tüm bireyleri ve yakın temas içinde bulunan kişiler, kendilerinde verem olup olmadığının belirlenmesi için tetkikten geçirilirler.Akciğer veremi tedavisinde devamlı yatakta kalma gerekmez mi? Hayır. Bugün başvurulmakta olan tedavi usullerinde hasta yatakta tutulmadan mükemmel neticeler elde edilmektedir. Antitüberküloz ilaçlarıyla tedaviye başlandığının ilk günlerinde fiziki hareketlerin sınırlandırılması gerekmektedir, ama çok hastalar ayakta tedavi görmektedirler. Verem tedavisinde hastanın gerekli tedaviyi görebilmesi için hastane veya sanatoryuma gönderilmesi gerekli midir? Aktif hastalıkların ilk tedavi devrinde hastanede tedavi görmeleri şüphesiz tercih edilmelidir. Hasta evde ailesi arasında tecrit edilmesinden çok daha iyi bir şekilde tecrit edilmekle kalmayacak, aynı zamanda hastanın teşhis, röntgen ihtiyacı, laboratuar tahlilleri ve uzman konsültasyonları hastanede kolaylıkla elde edilebilecektir. Ne kadar bir istirahat süresi gereklidir? Böyle bir zaman tespit edilmez. İstirahat devresi öksürük, tükürme, kilo kaybı kontrol altına alınıncaya, röntgen filmi stabilizasyon gösterinceye ve tükürük testleri menfi gösterinceye kadar devam etmelidir. Hasta iyileşme işaretleri gösterirse alacağı ilaçlarla birlikte nekahet devri altı ile dokuz ay arası sürecektir. Bugünkü şartlar altında hastanın bu sürenin ilk üç ayını hastanede ve şartlar uygunsa gerisini evde istirahatla geçirebilir. Devamlı yatakta kalma ne gibi hallerde zaruridir? Kritik şekilde hasta olanlar devamlı yatakta tutulmalıdırlar. Kesin istirahata ihtiyacı olan bu gibi hastalara yemekler de yatakta verilmeli ve yıkanmaları da yatakta yapılmalıdır. Hasta hafif yürüyecek takati olduğu zaman ancak banyoya gitmesine müsaade edilmelidir. Hastanın yatakta hareket etmesine müsaade edilmeli mi, yoksa kıpırdamadan mı yatması gereklidir? Günümüzde tedavi metotlarında hasta yatakta oturabilir, kımıldanabilir, tıraş olabilir, yıkanabilir ve okuyabilir. Ne kadar zaman geçince hasta normal fiziki hareketlerine yeniden başlayabilir? Tükürük testleri menfi gösterince ve nöbet, öksürük, tükürme ve kilo kaybı durunca. Ancak, ilaç tedavisi devam edilmelidir. Bir hastanın ameliyat yoluyla akciğerlerinden biri alınmışsa ne kadar yatakta kalması gereklidir? Bazı hastalıklı dokular kuşkusuz surette vücutta kalmış olacağından böyle bir hastanın yaklaşık altı ay yatakta kalması gerekmektedir. Akciğer veremi tedavisinde iklim önemli bir faktör müdür? Hayır. Geçmiş yıllarda bunun önemli olduğuna inanılırdı. Günümüzde ise aşırı sıcaklar, soğuklar ve yüksekliklerden kaçılmadığı müddetçe hastanın kuzeyde, güneyde, kentte veya köyde yaşaması arasında bir fark olmadığı kabul edilmektedir. Verem hastasının güneşte kalmasına müsaade edilir mi? Evet, ama göğüs bölgesi doğrudan güneş ışınlarına maruz bırakılmamalıdır. Çünkü böyle bir durum yeniden kanlı tükürmeye ve hastalığın tekerrür etmesine neden olabilir. Verem için özel bir beslenme rejimi gerekir mi? Hayır. Fakat kilo almasını temin edecek bol kalorili bir beslenme rejime ihtiyaç vardır. Ayrıca vitaminler de verilmelidir Rehabilitasyon programların gayeleri hangileridir? Bunlar kentler, hastaneler ve sosyal servisler tarafından kurularak yürütülen programlardır. Bu programların hedefi ve gayesi hastaların mümkün olduğu derecede normal şartlar arasında toplumda, endüstride ve iş sahalarında yerlerini yeniden almalarının teminidir. Bu programlar çerçevesi içinde bazı hallerde hastalar daha hafif işlerde eğitilmektedirler. Tamamen tedavi olmuş bir verem hastası ne kadar süre kendisine çok iyi bakmalıdır? Hastalık tam olarak tedavi edildikten sonra daha beş yıl hastalığın tekerrür etme ihtimali vardır. Bu süre içerisinde fiziki faaliyet sınırlandırılmalıdır. Gün arası istirahat ve geceleri uzun uyku süresi (on iki saat kadar) gereklidir. Veremli hasta veya veremden tedavi olmuş hasta sigara kullanabilir mi? Tütün dumanı (akciğer kanseri tehlikesi bir tarafa) tahriş edici bir unsur olduğundan, veremli veya veremden tedavi görmüş hastaların sigara içmekten kaçınmaları gerekmektedir. Verem hastalığı tedavi olmuş bir kişi hangi aralarla röntgen filmleri çektirmelidir? Yıllar boyunca en azından altı ayda bir kez. Hastalığın tam geçmemiş olduğuna dair kuşkular varsa röntgen filmleri daha sık alınmalıdır. Veremi tedavi eden ilaçlar var mıdır? Hayır. Ancak, gerekli şekilde kullanıldıkları takdirde hastalığa karşı çok tesirli ilaçlar vardır. Bu ilaçların kullanılmasıyla verem enfeksiyonu derhal durdurulmaktadır ve ilaçların devamlı kullanılmasıyla hastalığın tedavisi süratlendirilmektedir. Muayyen bir ilaç, ilaçlar kombinezonu veya muayyen dozajda ilaçlar, verem tedavisinde sürekli olarak kullanılmalı mıdır? Hayır. Her vaka doktor tarafından değerlendirilmelidir. Muayyen süreler içerisinde ve süreler arasında bir, iki veya üç vereme karşı kullanılan ilaçlar aynı zamanda kullanılabilecektir. Aktif veremi olan her hastanın, vereme karşı kullanılan ilaçlarla tedavi edilmesi uygun mudur? Evet. Aktif hastalık görününce hemen tedavisine girişilmelidir. Ancak, hangi ilacın veya ilaçların, hastanın evde mi veya hastane de mi tedavi edilmesi gerektiği, tedavinin ne kadar süreceği her vakanın özelliği göz önünde bulundurularak tayin edilmelidir. Verem tedavisi genellikle ne kadar sürmelidir? Günümüzdeki şartlara göre müspet kültür elde edildikten sonra verem tedavisinin en azından iki yıl sürmesi gerekli' olduğu kabul edilmektedir. Açık boşlukları ve menfi tükürük testleri olan hastaların tedavileri daha da uzun sürecektir. Bazı doktorlar ilaç tedavisinin belirsiz bir süre devam edilmesi lüzumu üzerinde durmaktadırlar. Verem tedavisinde kullanılan tesirli ilaçlardan bazıları hangileridir? Genellikle tek olarak veya kombinezon şeklinde kullananla Myambutol, Streptomisin, P.A.S. (para-amino-salisilik asit) ve I.N.H (isonikotinik-asit-hidrazid)dir. Bazı hallerde birçok mevcut başka ilaçlar da kullanılabilir. Bu ilaçların tesirli olduğu göz önünde tutulursa, eski tedavi metotlarının geçerliği kalmakta mıdır? a. Yatakta istirahat sistemi değiştirilebilir veya kısaltılabilir. b. Çökürtme (kollaps) tedavisi günümüzde tamamen ortadan kalkmış durumdadır. "Pnömotoraks" ve "torakoplasti" işlemleri bugün artık nadir hallerde, «pnömoperitoneum» sistemi ise ancak ara sıra ve geçici bir tedbir olarak kullanılmaktadır. c. Bugünkü tedavi sistemlerinde de yeterli beslenme, sigara dumanı gibi solunumu tahrik edici şeylerden kaçınmak, mümkün olan en iyi durumlarda yeterli istirahat çok önemli faktörler olarak kabul edilmektedir. Tedavi edilmiş bir hasta ne kadar süre müşahede altında tutulmalıdır? En azından birkaç yıl. Bu şekilde hastalığın nüksetmesi erken müşahede edilebilir. Veremde hastalığın nüksetme oranları nedir? İlaçlarla tedaviye başlanmadan önce nükseden vakalar % 50 civarındaydı. Yeni, modern tedavi metotlarıyla bu oran % 10'a düşmüştür. Akciğerin bir parçasını çıkarmak (pülmoner rezeksiyon) ne demektir? Akciğerdeki hastalıklı dokuların ve akciğerin bir parçasının cerrahi müdahale ile alınmasıdır. Bu ameliyatla akciğerin ne kadar kısmf alınmaktadır? Küçük bir kıskı biçiminde bir lop parçasından (segmentektomi) bunun gibi birkaç parçadan bütün bir lopa kadarı (lebektomi) veya bütün bir akciğer (pnömonektomi) alınabilir. Akciğerin bir parçasının alınması hangi vakalarda uygundur? Her vakanın en uygun kararı doktorların ve operatörlerin incelenmesinden sonra verilecektir. Bu ameliyatı gerektiren vakalar genellikle açık boşluklar olanlarda tükürük testinde müspet göstermiş olanlar ile tıbbi tedaviye cevap vermemiş olanlardır. Bazı hallerde hastalanmış dokuların boşluk çeperleri içerisinde çökmesini önlemek için açık boşluklu ve müspet tükürük testi göstermiş hastalarda bu ameliyata başvurulmaktadır. Akciğer vereminde cerrahi müdahale emniyetli ve tesirli midir? Evet. Uygun vakalarda yapıldığı zaman sonuçlar çok umut vericidir. Akciğer veremi olan kişilerin çoğunluğuna neden cerrahi müdahale yapılmamaktır? Çünkü vakaların çoğunluğu bu tedavi metoduna uygun olmayıp ilaçlarla tedavi usullerine iyi tepki göstermektedirler.

verem vucudu nasıl etkiler

Verem Mikrobunun Bulaşması Verem mikrobu soluduğumuz hava ile akciğerlerimize girerek orada çoğalmaya başlar. Bu mikroplardan bazıları böbrekler, kemikler ya da beyin gibi, vücudun diğer kısımlarına yayılır. Bu kişiye artık verem mikrobu bulaşmış demektir. Vücut mikroplarla savaşırsa da genellikle hepsini yokedemez. Vücudun savunma mekanizmaları, etkisiz durumda olan mikropların çevresinde kapsül ya da duvarlar örer. Bu aşamada kişi kendisini iyi hisseder. Verem mikrobu bulaşmış olan bir kişinin vücudunda verem mikrobu bulunmaktadır. Ancak, hastalık belirtisi yoktur ve kişi bu aşamada mikrobu başkalarına bulaştıramaz. Bu aşamada yapılan tıbbi tedavi, verem mikrobunun verem hastalığına yol açmasına engel olabilir.

vereme kimler yakalanır

Toplumda vereme yakalanma riski fazla olan bazı gruplar vardır. Bunlar aşağıda belirtilmektedir: Sağlık görevlileri. Alkol bağımlıları. Yaşlılar. Tutuklu ve hükümlüler dahil, çeşitli kurumlarda (yurt, huzur evi, ıslah evi, koğuşlar vs) kalan ve çalışan kişiler. Genel yaşam standartlarının altında, kalabalık ortamlarda yaşayan kişiler (Vereme yoksul toplumlarda daha sık rastlanmaktadır). HIV virüsü taşıyan ve AIDS olan kişiler. Bağışıklık sistemi zayıf olan, özellikle uzun süre kortizon kullanan kişiler. Şeker hastaları. Ağır böbrek, karaciğer hastalığı gibi durumlar